Sultanahmet Gezilecek Yerler
Sultanahmet Gezi Rehberi
Sultanahmet yüzyıllardır İstanbul'un kalbi sayılır, tarih ve kültür zenginlikleriyle dolu olan bu bölge, yerli ve yabancı turistlerin gözde duraklarından biridir. Bizans ve Osmanlı dönemlerinden miras kalan yüzlerce tarihi anıt, evrensel kültür etkinlikleri ve mistik atmosferi ile öne çıkmaktadır. Sultanahmet Meydanı (Hippodrome): Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim ve yaşam merkezi olan bu meydan, şu anda Arasta Bazaar, Sultanahmet Camii, Ayasofya Camii (Müze-kilise), Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı, Hürrem Sultan Hamamı, Dikilitaş, Yılanlı Sütun, Aya İrini Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, Soğukçeşme Sokağı, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Cağaloğlu Hamamı, Kapalı Çarşı, Çemberlitaş, III. Ahmet Çeşmesi gibi tarihi ve kültürel hazinelerle süslenmiştir.
Sultanahmet, aynı zamanda yedi tepe İstanbul'un ilk tepesi olarak göze çarparken, bu bölgeyi keşfetmek için Cab İstanbul'dan özel şoförlü bir araç kiralayabilir ve İstanbul'un eşsiz atmosferinin tadını çıkarabilirsiniz. Özel havalimanı transferleri için rezervasyon yaptırmak da ayrıcalıklı bir konfor sunacaktır.
Sultanahmet Meydanı
Sultanahmet Camii
Sultanahmet Camii, Osmanlı İmparatorluğu'nun 17. yüzyıldaki ihtişamını yansıtan, İstanbul’un tarihi yarımadasında yer alan bir başyapıttır. İngilizce'de Blue Mosque (Mavi Cami) olarak bilinen bu görkemli eser, 1609-1616 yılları arasında Sultan I. Ahmet tarafından Mimar Sedefkar Mehmed Ağa'ya yaptırılmıştır. Cami, sadece dini bir yapı olmanın ötesinde, bir külliye olarak da tasarlanmış ve Osmanlı'nın çok yönlü mimari anlayışını sergilemiştir.
Sultan I. Ahmet, 14 yaşında tahta çıkan ve Osmanlı tarihinde kardeş katli uygulamasını kaldıran ilk padişahtır. Genç yaşta bu camiyi yaptırarak hem dini inancını hem de Osmanlı'nın gücünü göstermeyi amaçlamıştır. Sultanahmet Camii, İstanbul'un bir başka simgesi olan Ayasofya'nın tam karşısına inşa edilerek, hem İslam'ın hem de Osmanlı'nın mimari üstünlüğünü simgelemiştir.
- Altı Minaresi: Caminin altı minaresi, dönemin Osmanlı camileri arasında bir ilktir. Bu durum başlangıçta Mekke'deki Mescid-i Haram ile aynı minare sayısına sahip olduğu için tartışma yaratmış, ancak bu durum Mekke'ye yedinci bir minare eklenerek çözülmüştür.
- Kubbe ve İç Mekan: Cami, 43 metre yüksekliğe ulaşan ana kubbesi ve onu destekleyen yarım kubbeleriyle dikkat çeker. İç mekanda yer alan 20 bini aşkın İznik çinisi, camiye "Mavi Cami" adını kazandıran büyüleyici bir mavi-yeşil atmosfer yaratır.
- Avlu ve Giriş: Caminin geniş avlusu ve sütunlarla desteklenen kemerli girişleri, görkemli bir karşılama alanı sunar. Hipodrom Meydanı'ndan yapılan batı girişinden bakıldığında, caminin estetik detayları ve simetrisi göz kamaştırır.
Sultanahmet Camii, sadece ibadet için değil, aynı zamanda sosyal hizmetler için de kullanılan bir külliyenin parçasıdır. Yapı kompleksinde medrese (eğitim), darülaceze (yardım), sebil (su dağıtımı) ve ticaret alanları bulunuyordu. Günümüzde cami hala aktif bir ibadet yeridir ve beş vakit namaz için kullanılmaktadır.
Arasta Bazaar
Arasta Bazaar, diğer adıyla Sipahiler Çarşısı, Sultanahmet Camii'nin hemen arkasında yer alan ve Osmanlı döneminde sipahilerin ihtiyaçlarına yönelik ürünlerin satıldığı tarihi bir pazardır. Çarşı, adını bu asker sınıfına hizmet eden ürünlerden almıştır. Ancak, yaklaşık bir asır önce yaşanan büyük bir yangın sonucu ciddi hasar görmüş ve uzun bir süre kullanılmamıştır.
1930'lu yıllarda yapılan kazılar, çarşının Bizans Dönemi'ne ait yapıların üzerine inşa edildiğini ortaya çıkarmış, bu süreçte keşfedilen mozaikler önemli bir tarihi hazine olarak gün yüzüne çıkarılmıştır. 1980'li yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen çarşı, günümüzde yeniden canlanmış ve ziyaretçilere kapılarını açmıştır.
Arasta Bazaar, Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı gibi hediyelik eşya ve turistik ürünler bulabileceğiniz bir alışveriş noktasıdır. İznik çinileri, antik halılar, Osmanlı tarzı giyim-kuşam, deri ürünler ve taklit saatler gibi geniş bir ürün yelpazesine sahip olan çarşı, yaklaşık 70 dükkânıyla hizmet vermektedir. Tarihi atmosferiyle, ziyaretçilerine modern hayatın temposundan uzaklaşma fırsatı sunar.
Topkapı Sarayı
Sultanahmet Istanbul
İstanbul'un antik surlarla çevrili yarımadası, tarihi çarşıları, hamamları ve saraylar ile her metrekaresi keşfedilecek bir eser niteliğinde. Ayasofya camii, Topkapı Sarayı, Hürrem Sultan Hamamı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve daha Sultanahmet Meydanı etrafında birbirlerine sadece yürüme mesafesindeler.
Topkapı Sarayı
Topkapı Sarayı, İstanbul'un tarihi dokusunda önemli bir yer tutan bir Osmanlı hanedan sarayıdır. Haliç ve Boğaz'a hakim bir konumda, Ayasofya Camii'nin hemen arkasında yer alır. Saray, zamanla ek yapılar eklenerek, Fatih Sultan Mehmet'in ikametgahı olarak evrilmiş ve günümüzdeki görkemli halini almıştır. 1459-1465 yılları arasında inşa edilen Topkapı Sarayı, sadece bir konut değil, aynı zamanda Enderun Mektebi olarak kullanılarak asker ve memur yetiştirilen bir merkezdir. Sarayın içinde Arkeoloji Müzesi, Adalet Kulesi, okul bölümü, Divan-ı Hümayun, İftariye Gazebo, Bağdat Köşkü, III. Ahmet Kütüphanesi, Valide Sultan Odası, Çift Köşk, Hadımlar Taş Evi gibi görülmesi gereken birçok bölüm bulunmaktadır.
III. Ahmet Çeşmesi
Osmanlı döneminde çeşmeler, ilk olarak yapıların su ihtiyacını karşılamak amacıyla bütünlük içinde inşa edilmiştir. III. Ahmet Çeşmesi ise bu geleneksel Osmanlı çeşmesinin dışına çıkarak Batılılaşma etkilerini taşıyan önemli bir eserdir. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın tavsiyesiyle III. Ahmet tarafından 17. yüzyılda inşa edilen çeşme, mimarı Kayserili Mehmet Ağa tarafından tasarlanmıştır. İstanbul'un tarihi meydanı Sultan Ahmet Meydanı'nda yer alan bu çeşme, Osmanlı mimarisinde bir şaheser olarak kabul edilir.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi
Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Türk ve İslam kültürünü birleştiren benzersiz bir müzedir. İbrahim Paşa Sarayı'nda, Sultanahmet Camii'nin karşısında bulunan müze, Osmanlı döneminde açılan son müze olma özelliğini taşır. 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin önemli eserlerinden biri olan bu sarayda, el yazması Kuran-ı Kerim, minyatür, halı, el yazması eserler, ahşap işçiliği, cam-metal-seramik eserler ve etnografya bölümlerinde yer alan benzersiz Türk ve İslam eserleri sergilenmektedir. Türk ve İslam Eserleri Müzesi, ziyaretçilere zengin bir kültürel deneyim sunarken, eşsiz eserleriyle tarih ve sanatın muazzam bir buluşma noktasıdır.
Hürrem Sultan Hamamı
Hürrem Sultan Hamamı, Ayasofya Müzesi ile Sultanahmet Camii arasında, Topkapı Sarayı'nın çaprazında konumlanmıştır. 1556-1557 yıllarında Hürrem Sultan tarafından yaptırılan bu anıtsal hamam, Osmanlı döneminin klasik hamam tasarımını yansıtarak, çifte hamam şeklinde 75 metre uzunluğunda bir yapıya sahiptir. 1910 yılına kadar aktif olarak hizmet veren hamam, daha sonra uzun bir süre kapalı kalmış ve bir dönem benzin ve kağıt deposu olarak kullanılmıştır. Ancak, 1958 yılında restore edilerek tekrar hayata geçirilmiş ve 2008 yılına kadar halı dükkânı olarak kullanılmıştır.
Arasta Çarşısı
Theodosius Dikilitaşı
Theodosius Dikilitaşı, Mısır Firavunu tarafından M.Ö. 15. yüzyılda inşa edilmiş, görkemli bir kırmızı asvan graniti eserdir. MS 357 yılında, Roma İmparatoru II. Constantius tarafından İskenderiye'den İstanbul'a getirilmiş ve nihayet MS 390'da İmparator I. Theodosius tarafından bugünkü konumu olan Hipodrom'da dikilmiştir.
Başlangıçta 30 metre yüksekliğe sahip olan dikilitaş, taşınma sürecinde hasar görmüş ve şu anda kaidesiyle birlikte toplam 24.87 metre, kaide hariç 18.45 metre yüksekliğe sahiptir. Dikilitaşın yüzeylerinde, bir tarafında konsey ve savaş kabartmaları, diğer iki yüzeyinde ise Latince ve Yunanca yazıtlar bulunmaktadır.
Bu tarihi eser, sadece Roma ve Bizans dönemleri arasındaki bağlantıyı değil, aynı zamanda İstanbul'un kültürel zenginliğini de yansıtan önemli bir simgedir.
Yılanlı Sütun Hikayesi
Yılanlı Sütun, aynı zamanda bükülmüş sütun olarak da bilinir. Sultanahmet Meydanı'nda, At Meydanı olarak da bilinen yerde yer alan bu bronz anıt, iç içe geçmiş üç piton yılanını tasvir eder. Klasik dönemden günümüze ulaşan en eski ve en büyük anıt olarak öne çıkar. M.Ö. 479'da otuz bir Yunan kenti, Perslere karşı kazandıkları zaferin ardından elde ettikleri ganimetler arasındaki bronzları eriterek Yılanlı Sütun'u inşa etmiştir. Anıt, o dönemde Delphi bölgesinde Apollon tapınağının karşısına dikilmiştir. Üç başlı yılan figürünün seçilmesi, Apollon'un efsanevi bir yılanı öldürdüğü inancından kaynaklanmaktadır. Yapıldığı dönemde yılan başının üzerine altın veya altın kaplama kazanlar konulmuş ve bu kazanlarda hiç sönmeyen ateşler yakılmıştır. Sütunun üzerinde, Perslere karşı zafer kazanan otuz bir Yunan şehir devletinin isimleri yazılıdır ve bu isimler günümüzde hala Sultanahmet Camii yönüne bakan yüzeyde görülebilmektedir.
Soğukçeşme Sokağı
Soğukçeşme Caddesi, Sultanahmet Meydanı'ndan Topkapı Sarayı'na uzanan tarihi bir sokaktır. III. Ahmet Çeşmesi'nin solunda yer alan bu cadde, tarihi İstanbul evleri, Halı ve Kilim Müzesi, rengarenk cumbalı evler ve Sarnıç Restoranı gibi önemli noktalarla süslüdür. Trafiğe kapalı olan bu cadde, 1800 tarihli Türk çeşmesinin adını taşıyan Soğukçeşme Sokağı, İstanbul'un tarihini hissedebileceğiniz özel bir mekandır. Renkli evleri, kütüphanesi, Sarnıç Restoranı ve cumbalı evleriyle bu sokak, eski İstanbul'u hissetmek isteyenler için ideal bir mekan. Ayrıca, Sur-i Sultaniye'ye yaslanan tarihi yapılar, Bizans döneminden kalma su sarnıcı, Naziki Tekkesi Şeyhinin köşkü gibi tarih kokan detayları içinde barındırır. Ayasofya'nın Osmanlı döneminde cami olarak kullanıldığı zamandan kalma bir yapı da bu caddeye ismini vermiştir.
Firuzağa Camii
Firuzağa Camii, 1491 yılında II. Bayezid'in Hazinedarbaşı Firuz Ağa tarafından yaptırılmıştır. Sultanahmet tramvay durağının hemen yanında yer almaktadır. Diğer Osmanlı camileri gibi kesme taştan inşa edilen caminin minaresi tek şerefelidir. Minaresi kıblenin solunda olan caminin diğer camilere göre avlusu yoktur. Kare planlı caminin bahçesinde Firuz Ağa'nın türbesi de bulunmaktadır. Sultanahmet Meydanı, İstanbul'da en çok ziyaretçi çeken bölgedir. Tarihi Yarımada'nın tam kalbinde yer alan meydanın çevresinde pek çok gezilecek yer bulunuyor.
Ayasofya Camii
Aya İrini Kilisesi
Aya İrini Kilisesi, İstanbul'un ilk kilisesi ve aynı zamanda ilk müzesi olarak dikkat çeker. Adını "Kutsal Barış" anlamına gelen Aziz İrini'den alan bu yapı, yaklaşık 2500 yıllık tarihiyle İstanbul'un Roma Dönemi'nden kalan en büyük yapılarından biridir. Kilise, 588 yılında gerçekleşen Konsey'e ev sahipliği yaparak dini ve tarihi önemini pekiştirmiştir. Aya İrini, 532 yılındaki Nika Ayaklanması sırasında kısmen yanmasının ardından İmparator Justinianus tarafından yeniden inşa edilmiştir. İlk yangından sonra büyük ölçüde korunmuş olsa da, 7. yüzyılda meydana gelen şiddetli bir depremde ağır hasar görmüş ve restore edilmiştir. Yapı, tavanları, freskleri ve mozaikleriyle yeniden süslenerek eski ihtişamına kavuşturulmuştur. Günümüzde Aya İrini, sanat etkinlikleri ve kültürel organizasyonlara ev sahipliği yaparak ziyaretçilerini tarih ve sanatla buluşturmaktadır.
Ayasofya Müzesi
Ayasofya müzesi, dünyanın sekizinci harikası olarak kabul edilen, Sultanahmet Meydanı'nda yükselen eşsiz bir yapıdır. 6. yüzyılda İmparator Justinianus tarafından inşa edilen bugünkü yapı, daha önce yok edilen iki kilisenin yerine yapılmıştır ve Yunan Ortodoks Kilisesi olarak tasarlanmıştır. Beş yıl gibi kısa bir sürede yaklaşık 11.000 işçi tarafından tamamlanmıştır.
1204'teki Haçlı Seferleri sırasında birçok orijinal kalıntı, Venedik'teki San Marco Bazilikası'na taşınmıştır. 1453 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun fethi ile birlikte Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüş ve yüzyıllar boyunca İstanbul'un en önemli ibadet yerlerinden biri olmuştur.
1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle müze olarak hizmet vermeye başlayan Ayasofya, 17 Temmuz 2020'de Cumhurbaşkanı kararıyla tekrar cami statüsüne kavuşmuştur. Hem Bizans hem de Osmanlı mirasını taşıyan bu görkemli yapı, İstanbul'un simgesi olmaya devam etmektedir.
Yerebatan Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı, olağanüstü mimarisi ve 100.000 ton su depolama kapasitesi ile İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak üzere 6. yüzyılda (532) inşa edilmesi ile hala çok dikkat çekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından müze olarak işletilen bu mekan, yıl boyunca çeşitli ulusal ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Yerebatan Sarnıcı'na ulaşmak için 52 basamaklı merdiveni tırmanırsınız. Her biri 9 metre yüksekliğinde olan 336 sütun, birbirinden 4,8 metre uzaklıkta sıralanmıştır. Sarnıcın içinde dikkat çeken detaylardan biri de eşsiz Medusa başlarıdır.
Çemberlitaş Hamamı
Çemberlitaş Hamamı, İstanbul'da birçok farklı hamam bulunsasına rağmen ilgisini koruyor. Hamamın, III. Murat'ın annesi Nurbanu Valide Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırıldığı düşünülmektedir. Çemberlitaş Hamamı, geleneksel Türk hamamı deneyimini yaşamak isteyen yabancı turistleri ağırlar. Kese ve köpük hizmetlerinin yanı sıra kil maskesi ve aromaterapi masajı gibi özel hizmetlerden de yararlanabilirsiniz. İstanbul ziyaretinizin sonlarına doğru bu hamamda tüm yorgunluğunuzu atarak dönüş yolculuğunuza hazırlanabilirsiniz.
Çemberlitaş Sütunu
Sultanahmet Meydanı ile Kapalı Çarşı arasında yer alan Çemberlitaş Sütunu, neredeyse İstanbul'un tarihi kadar eski bir yapıdır. Konstantin Forumu'nun ortasına dikilen bu anıtsal sütun, forumdan günümüze kalan tek eserdir.
Çemberlitaş Sütunu, Bizans döneminde büyük bir öneme sahipti ve Osmanlı döneminde de çeşitli onarımlar geçirerek günümüze kadar gelmiştir. İstanbul'un tarihine tanıklık eden bu 1700 yıllık anıt, Tarihi Yarımada'da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir.
Sultanahmet Meydan
Kapalı Çarşı
Kapalı Çarşı
Kapalı Çarşı, İstanbul'un kalbinde yer alan ve yıllar içindeki derin tarihiyle büyüleyen bir alışveriş cennetidir. İç Bedesten denilen çekirdek kısım, tarihçiler arasında iki farklı tezle çevrili olsa da, resmi kuruluş tarihi olarak genellikle 1461 olarak kabul edilir. Bir tez, Kapalı Çarşı'nın Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461'de sıfırdan inşa edildiğini savunurken, diğer bir görüş, Bizans yapıları üzerine yapıldığına işaret eder. Her iki durumda da, çarşı zaman içinde farklı hükümdarlar tarafından eklemelerle genişletilmiş, 60'tan fazla sokak ve 4.000'den fazla dükkandan oluşan muazzam bir kompleks haline gelmiştir. İstanbul'un bu simgesi, 31.000 metrekarelik bir alanda tarih ve ticaretin buluştuğu bir noktadır. Kapalı Çarşı, sunduğu benzersiz alışveriş deneyimi, gizemli pasajları ve zengin kültürel dokusuyla ziyaretçilerini büyülemeye devam etmektedir.
Cağaloğlu Hamamı
Cağaloğlu Hamamı, İstanbul'un kalbinde, 1741 yılında yükselen eşsiz bir tarihi hazinedir. Bu hamam, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde, Sultan Mahmut Kütüphanesi'ne gelir sağlamak amacıyla özenle inşa edilmiştir. Prof. Kazım İsmail Gürkan Caddesi'nde bulunan bu çifte hamam, geleneksel Türk hamamı ritüelini modern bir dokunuşla birleştiriyor. Cağaloğlu Hamamı'nda kendinizi 300 yıllık bir tarih ve mistik bir atmosfer içinde bulacaksınız. Sıcak oda dinlenmesinin ardından başlayan kese ve köpük masajıyla, klasik Türk hamamı deneyiminin zirvesine çıkacaksınız. Oryantal lüks ve geleneksel şıklık, Cağaloğlu Hamamı'nda buluşuyor.
Gülhane Parkı
Gülhane Parkı, Nazım Hikmet'in ünlü "Ceviz Ağacı" şiirinden esinlenen bir atmosferde, İstanbul'un kalbinde bir keşif alanı sunar. Eskiden Topkapı Sarayı'nın arka bahçesi olarak kullanılan park, tarih boyunca pek çok padişaha ev sahipliği yapmıştır. Türkiye'nin en temiz parklarından biri olan Gülhane Parkı, özenle korunan doğal güzellikleri ve tarihle iç içe geçmiş atmosferiyle bilinir. Park içindeki çay bahçeleri, Tarihi Yarımada'yı gezdikten sonra dinlenmek isteyen ziyaretçilerin favori noktalarındandır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve Gülhane Parkı, şehrin zengin kültürel mirasını keşfetmek isteyenler için unutulmaz bir deneyim sunar.
Milyon Taşı
Yerebatan Sarnıcı'nın girişinde yükselen Milyon Taşı, tüm Antik Roma yollarının birleştiği eşsiz bir noktadır. İlk olarak dört bir yana bakan sütunlarla süslenen bu taşın, 4. yüzyılda İmparator I. Konstantin tarafından yerleştirildiğine inanılmaktadır. Bu taş, dünyanın dört bir yanındaki diğer şehirlerden İstanbul'a olan mesafeyi hesaplamak için kullanılmış ve günümüze ulaşan tek sütunu ile göz kamaştırıcı bir tarihî iz bırakmıştır.
Alman Çeşmesi
Alman Çeşmesi, Alman İmparatoru II. Wilhelm'in ikinci ziyaretine özel olarak Sultan'a sunulan büyüleyici bir hediyedir. Neo-Bizans tarzında tasarlanan çeşmenin mimarı Schoele tarafından yönetilmiş, değerli taşları ve mermerleri Almanya'da işlenip gemilerle İstanbul'a getirilmiştir. Sultan I. Ahmed Türbesi'nin karşısında konumlanan çeşme, 1901 yılında bugünkü yerine inşa edilmiştir. Alman Çeşmesi, tarihi ve estetiği bir araya getirerek İstanbul'un güzelliklerine benzersiz bir katkı sunmaktadır.
Comments (0)
Leave A Comment